“Bu yazıda teorinin önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Charles Jencks’ in mimarlık teorisine katkılarına kısaca göz atılacak ve modernist döneme yönelik değerlendirmeleri ile post-modernizm kavramına yaptığı tanım üzerinde durulacaktır. Ayrıca postmodern mimarlığın dilsel, estetik, kentsel, politik ve ekolojik konular gibi ana başlıklar altında ortaya koyduğu önermeler, mimarlığın geleceğine ilişkin öngörüleriyle bağlantılı olarak incelenecektir.”
Bilindiği gibi dünya değiştikçe, tüm koşullar da onunla birlikte değişir. Dolayısıyla mimarlık düşüncesinin ve elbette eylemlerinin de bu değişen koşullara uyum sağlama refleksine sahip olması kaçınılmazdır.
Tarih öncesi çağlardan bu yana dünya oldukça keskin değişimlere tanık oldu: Özetle ele alacak olursak eğer; sanayi devrimi, büyük bunalım ve onu takip eden dünya savaşı, teknolojik devrimler ve popüler kültürün küreselleşmesi v.s. tüm bu hızlı değişimlerin temel nedenleri olarak sayılabilir. Diğer yandan büyük aydınlanma döneminden sonra toplumların gelenekçilikten kopmaları ve yepyeni modernizm fikrine uyum sağlamaları çok uzun zaman aldı. Ancak 20. yüzyılın ilk yarısına kadar güçlü varlığını net bir şekilde sürdüren modernist anlayış, değişen koşullardan da etkilenmiştir.
Elbette geleneklerin yerine kendini koyan ve toplumu istediği gibi şekillendirmeye çalışan bir düşünce tarzının (yani bir nevi ütopya) ve bu eğilimin etkisinde kalan bir mimarlık anlayışının bu hızlı değişimden uzak durması mümkün değildi. Modernist hareketin kısırlaştırılmış fikirlerine, toplum gerçeğinden kopuk yaklaşımlarına ve giderek katılaşan dogmatik bir ideolojiye dönüşmesine zaman içinde sert eleştiriler geldi.
Jane Jacobs’a göre modern mimari, kendini beğenmiş, sivri uçlu akademisyenlerin gerçek insanların yaşam biçimleriyle hiçbir ilişkisinin olmadığı bir üründü [1]. Ayrıca bazı başka eleştiriler de modernist rüyanın harabeye döndüğünü iddia etti. Ve mimarlığın bir temsilcisi olarak hareket edebileceği temel ilkelerden biri olan olumlu yöndeki sosyal değişim, onlarca yıldır başarısız olan kentsel konut projelerinin, ruhsuz hükümet binalarının ve steril beton plazaların altında gömülüydü [2].
Modernizme yönelik eleştiriler, tıpkı gergin bir fay hattı gibi, kırılma anını gözlemliyor gibiydi. Ve bir Mart günü, tüm bu eleştirileri haklı çıkaran bir olay yaşandı: İyimser bir yaklaşımla tasarlanan ünlü sosyal konut apartmanları, Pruitt-Igoe, 16 Mart 1972’de St. Louis Toplu Konut İdaresi (PHA) tarafından (1972-73) saat 15.00’te yıkıldı [3].
İşte o zaman ünlü teorisyen Charles Jencks tarafından mimarlığın karmaşık atmosferinde yankılanan ünlü ve spekülatif bir söylem dile getirildi: Modern mimarlık, 15 Temmuz 1972’de St. Louis, Missouri’de saat 15:32’de öldü. (veya civarlarında) [4]. 1977’de yayınlanan Post-Modern Mimarlığın Dili adlı üçüncü kitabında dile getirdiği bu söylem, modernist mimariye dair tüm tartışmalar için oldukça yeni bir zemin hazırladı.
Böylece Jencks, modern mimarlığı sorgulayan sayısız çalışması, mimari eğilimler üzerine yaptığı değerlendirmeler ve mimari tasarım açısından yaklaşımları sınıflandırmasıyla mimari teoride önemli bir figür haline geldi. Modern mimarinin ardıllarını Geç, Yeni ve Post-Modern mimari olarak tanımlayan ünlü bir kültür teorisyeni, peyzaj tasarımcısı ve mimarlık tarihçisi olan Jencks’ in adı, Post Modernizmin kahramanı ve tanımlayıcısı olarak telafuz edilmeye başlandı [5].
Haddad’a göre, Post-Modern mimarinin tarihi, büyük ölçüde, bu hareketi teşvik etmede etkin bir rol oynayan Charles Jencks’in adıyla bağlantılıydı [6]. Dolayısıyla bu yazıda modernizm ve postmodernizm kavramlarını, mimarlık kuramı üzerine çok sayıda eser vermiş bir kuramcının gözünden incelemek hatalı bir yaklaşım olmayacaktır.
Jencks’ in Modernist döneme katkıları
Jencks’ in değerlendirmelerine geçmeden önce modern mimariye kısaca bir göz atmak faydalı olabilir. Net bir özet olarak: Modern mimarlığın temel kavramları genellikle işlevsellik, yapının biçimsel ifadesi, sanayileşme, süslemenin reddi, soyut ve saf geometrik formların kullanılması ve tarihe karşı keskin bir reddetme olarak ele alınır [7]. Ayrıca, modern mimarların insan yaşamı için özelleşmiş bir ortam yaratma ve onu istedikleri gibi görselleştirme fikrine sahip oldukları da bilinmektedir; ve bu görüş tüm tartışmaların zemini olarak kabul edilebilir. Modern mimarlığın bu temel kurallarının CIAM (The Congrès internationaux d’architecture moderne) kongrelerinde belirlendiği de bilinmektedir [8]. Bilindiği gibi CIAM, 1928’de İsviçre’de kurulmuş ve seçkin mimarlardan oluşan bir topluluk olarak tanınmıştır.
İyimser bir tavırla dahi olsa bilimsel yöntemleri, seçkinci bakış açısı ve tamamen estetik kaygıları ile (nesnellik ve bağlamdan bağımsız olarak) tüm toplumu şekillendirmeye çalışan bir hareketin sert eleştirilere maruz kalması şaşırtıcı olmaz. Örneğin Peter Gay’e göre; modernist mimarların söylemlerinin alıcı bulması için sadece mimarların değil müşterilerin yani alıcıların da mimarlar kadar iyi eğitilmiş olması gerekmekteydi [9].
Jencks, anlam çeşitliliğini tartışmak ve alanı modernizm tarafından bastırılmış belirli tezahürlere açmak için semantik platformu kullandı [10]. Onun bakış açısına göre mimarlık, keskin ve katılaşmış işlevsel paradigmaların çerçevesinden kurtulmalıydı. Jencks’ in mimarlık anlayışında çoğulculuk fikri oldukça baskındı. 1971 yılında kaleme aldığı Architecture 2000 adlı kitabında, mimarlık alanındaki farklı yaklaşımları ve çoğulculuğa dayalı çalışmaları altı ana gelenek altında kategorize ettiği bir şema üzerinde ele aldı.
Jencks; […] mimari gelenekler, bollukları bakımından zengin ve karmaşıktır ve onları basit bir “modern” veya “gerçek stil” kavramına indirgemeye yönelik herhangi bir girişimin, miyop ve yıkıcı olacağını ileri sürdü. Ayrıca yaratıcı hareketlerin ve bireylerin çoğulluğunu bulabileceği yerde aramanın ve onların yaratıcılığını aydınlatmanın da tarihçinin yükümlülüğü olduğunu belirtti [11].
Post Modernizmin Dili adlı kitabında Jencks, modern hareketin sonunu hızlandıran bazı nedenleri tartışmaya devam etti ve özellikle iki nedene odaklandı: birincisi ilkelerinin dogmatik uygulanmasının neden olduğu biçimsel yoksullaşma ve ikincisi ise modern hareketin bu süreçte kendi içeriğini yani sosyal hedeflerini kaybetmekte olması [12]. Jencks’ e göre, modernist yaklaşımın toplumsal hedefleri ticari çıkarlar tarafından gasp edilmişti [13]. Öte yandan, küresel ölçekte sosyal amaçlar için evrensel bir dil yaratmaya yönelik iyi niyetli girişimler ise başarısız olmuştu.
Post-modernizmin kahramanı
Bir hareketin sona ermesine eşlik eden eleştiriler, elbette yeni bir hareketin ortaya çıkmasına neden olur. İşte bu noktada Jencks, mimari teoride Post-Modernizm kavramının tanımlayıcısı ve kahramanı olarak sahneye çıktı. Jencks’e göre Post-Modernizm, Modernizm’den tam bir kopuş değil, onun başka şeylerle birleşimi, bir baba katli eyleminden ziyade ebeveyninden uzaklaşması, anti-modern bir hareketten ziyade bazen sadık bir muhalefetti [14].
Post-Modernist hareketi, küresel bir toplumun çelişkili ihtiyaçlarını ve zevklerini yeterince ifade edebilen karşıt mimari kodları birleştirebilen çoğulculuk ve melezliğe dayalı bir hareket olarak tanımladı. Ve dahası, modernizmi sağlam bir karşıtlık, modernizmin devamı ve daha fazlası ve onun çeşitli koşullarda diğer kodlarla “çifte kodlanması” olarak tanımladı.
Jencks, ideal post-modernistini esas olarak geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki bağı açıklığa kavuşturmada zamana bağlı kalmakla ilgili olarak tanımladı [15]. Süreklilik ve hafıza kaybı, Jencks tarafından modernist mimarlığın temel kronik sorunları olarak kabul edildi.
Çağdaş tasarımda sıklıkla karşılaştığımız ve kapitalist yaklaşımların tutsağı olan kentsel ölçekli planlamada göz ardı edilen tarihle ilişki, süreklilik, toplumsal alışkanlıklar ve bağlam gibi faktörlerin hafıza kaybına sebep olan temel nedenler olarak ele alınabileceğini deneyimlemekteyiz. Ancak öte yandan hiçbir hareketin sonsuza kadar baskın bir şekilde varlığını sürdüremediği tarihsel deneyimlerden kolaylıkla izlenebilir. Jencks, Post-Modernizm’in kendinden öncekiler ile aralasındaki farkları vurgulayarak aynı sondan kaçamayacağını işte bu bilinçle kabul eder: Kendinden önceki tüm dogmatik kavramların aksine, Post-Modernizm’in ölümü, onu kurtaracak özgürleştirici bir son olabilir [16].
Tüm bu tespitlerin yanı sıra Jencks’ in post-modern dönem olarak tanımlanan sürecin gelişimine ilişkin dilsel, estetik, kentsel, politik ve ekolojik başlıklar altında topladığı önermeler de dikkat çekicidir. Jencks’ in bu akımın bu önermeleri arasında ele aldığı genel ifadeler olan çok değerlilik, doğayı açıklamada daha etkili olan karmaşıklık, bellek ve tarih gibi kavramlar bu hareketin genetik yapısındaki kaçınılmaz unsurlardır.
Dilbilimsel olarak her mimari eyleminin kodlar aracılığıyla icat edildiğini ve tüm bu kodlamanın bir şekilde çeşitli kültürlerin zevklerinden etkilendiğini ve bunun profesyoneller ve toplum arasında bir tür çift kodlama olduğunu belirtti [17]. Ayrıca, mimarlığın kenti ve bağlamı şekillendirmesi gerekliliği, Jencks’in post-modern dönem mimarisi için kentsel başlık altında vurguladığı bir diğer önermedir; Dolayısıyla bu önerme, kentleri oluşturan toplumların çok katmanlı yapısını göz ardı etmeme ve aynı zamanda katılımcı olan tasarımın gerekliliğini ortaya koymaktadır.
İçinde yaşadığımız dönemin öngörüleri de dahil olmak üzere belki de en önemli vurgu, mimarlığın ekolojik gerçeklerle buluşması gerektiğiydi. Sürdürülebilir kalkınma, dünyanın ve elbette mimarlığın geleceği için hayati önem taşımaktadır. Sürdürülebilir bir yaklaşımla ilerleme, gelecek nesillere sağlıklı bir gelecek bırakabilmek çağımız toplumları tarafından çözülmeyi bekleyen en önemli problematik halini almış durumda. Ancak öte yandan Jencks, zamanımızın düzeninin moderni ortadan kaldıran bir post-modern dönem olduğunu ve dünya ekonomisinin ve toplumununsa hala modernleşmeye dayandığını açıklıyor [18].
Jencks’ in mimarlığın geleceği için öngörüleri
Modernizm gibi mimari anlayışı çerçeveleyen tartışmalı kurallar Jencks için “8’den 5’e çalışma rutini” kadar sıkıcıydı. Mimarlığın gelecekteki uygulamalarına yönelik bakış açısında ucu açık bir mimariden bahsetti: Günün sonunda, aslında daha önce hayal ettiğimizden daha şaşırtıcı ve açık uçlu olan, yeni dünya görüşünü ifade edebilen ve kendi kendini düzenleyen bir evrende yaşadığımızı yansıtabilen başka bir mimari arıyoruz. [19].
Teknolojinin hızla gelişmesi nedeniyle dünyanın hiç olmadığı kadar hızlı değiştiğini deneyimliyoruz. Öyleyse eğer doğa ve dolayısıyla onu içeren evrenin her birimi sonsuz bir devinim içinde kendini düzenleme ve yenileme yeteneğine sahipse, insan varlığının en temel yardımcılarından biri olan mimarlık neden olmasın? Belki de mimarlık pratiğini özel kılan ve onu varoluşun yapı taşlarına ekleyen bu özelliğidir.
Nüfus artışı ve küresel ısınma başta olmak üzere Covid19 gibi salgın hastalıkların, birçok türün yok edilmesinin, doğa tahribatının, üçüncü dünya ülkesi olarak tariflenen ülkelerin batılılaşmayı bir kalkınma modeli olarak ele alıp aşırı üretim ve tüketimde bulunması gibi sorunların gelecekte dünyayı sayısız olumsuz sonuçlar ile karşı karşıya bırakacağını görmek pek de zor değil. İşte bu noktada, Jencks bu durumun mimari uygulama üzerindeki etkilerini sorguladı [20].
Ancak sadece mimarlık pratiğini merkeze alarak ekolojik sorunlara çözüm üretme fikri, konunun ana kaynağını yani toplumsal bilinci bir anlamda görmezden gelmek olacaktır. Öte yandan bu küresel sorunun aşılması ülkelerin sosyo-ekonomik güçlerinin yeterliliğini gerektirmektedir. Ekolojik tasarım konuları ekonomik güce bağlıdır; aksi takdirde önerilen çözümler genel olmak yerine bölgesel hatta noktasal çözümler olacaktır.
Örneğin, Jencks’ e göre, yaklaşık otuz yıldır çevre sorunlarını vurgulayarak ekolojik evler tasarlayan mimarlar görece olarak çok az şey başarmışlardır [21]. Jencks ise tasarım ve uygulama aşamalarında mimarlar tarafından önerilebilecek bazı çözümlerin ve basit detayların önemine vurgu yapıyor ve enerji ve kirlilik sorunlarının çoğunun ısı kaybı veya kazancından kaynaklanmakta olduğunu ve bu sorunun çözülebilmesi halinde büyük ölçüde çözüme ulaşılabileceğini öne sürüyor [22]. Aslında, binaların yalıtılması gibi bu açık önermelerin çoğu, artık birçok ülkede yasa ve yönetmeliklerle çerçevelenmiş durumdadır.
Jencks, doğaya odaklanması gereken bir mimari anlayışın daha geniş bir alana, yani bir bütün olarak evrene de yönelmesi gerektiğini vurguladı; eski uygarlıkların ya da rönesans dönemlerinin evreni yapılarına yansıtan ve yapılarını evrenin elverişli noktalarına yönlendiren ve detaylı bir şekilde temsil eden mimarlarını örnek olarak verdi. Ayrıca günümüz mimarlık anlayışının bunlarla ilgilenmesi ve hatta ötesine geçmesi gerektiğini savundu [23].
Kozmogenezin tasavvuru…
Sonuç
Jencks’ in mimarlık kuramına katkıları üzerine hazırlanan bu yazıyı sonlandırırken, Haddad’ ın Jencks’ in mimarlık tarihindeki önemini tanımlamasına bir göz atmak faydalı olacaktır: Charles Jencks, Banham’ ın makine estetiğini savunmasında veya Giedion’ un modernizm tanımlamasında olduğu gibi mimarlık tarihine kesinlikle baş havari olarak damgasını vurmuştur [24].
Daha önce hiç gündeme gelmemiş bir fikir ya da akım inşa etmek (bu durumda post-modernizm) kararlı bir propagandaya ihtiyaç duyar. Belki de bu durumda gerekli olan propaganda biçimi önceden var olan birinin ölümünü yani modernizmin ölümünü ilan etmekle başlayacaktı. Belki de bir oğulun kendi babasını öldürmesi gerekiyordu. Yazının finali ile metaforik bir bakış açısıyla eşleştirdiğimiz mitolojik hikayede Oidipus’ un talihsiz olayının sonucunun herkes için mutsuzluk olduğu bilinir.
Ancak bu yazıya konu olan durumda, yani modernizmin ölümünün ardından çoğunluğun duyguları konusunda kesin bir yargıya varmak ise pek mümkün olmayabilir…
Eren TÜMER
İleri okuma
[1] Ouroussof, N. (2009, August 23) As Heroes Dissapear, The City Needs More. Retrieved from https://www.nytimes.com/2009/08/24/arts/design/24five.html
[2] I.b.i.d.
[3] Ideas For Unmentioned Modern Landscape. (2013, March 25). Retrieved from http:/www.pruittigoenow.org
[4] Jencks, C. (1977). The Language of Post-Modern Architecture.
[5] Jencks, C., Vitae, C., & Alexander, C. (2015). 1 CHARLES JENCKS – C.V. (short). 1982(1), 1–4.
[6] Haddad, E. (2009). Charles Jencks and the historiography of Post-Modernism. The Journal of Architecture, 14(4), 493-510.
[7] ARAS, L. (2016). Günümüz Mimarlık Ortamına Geçmişten Katkılar: Pessac, CIAM ve Pruitt-Igoe. Tasarım+ Kuram, 11(20), 19-34.
[8] I.b.i.d.
[9] Gay, P. (2007). Modernizm: Sapkınlığın Cazibesi. İstanbul, TR: Everest Yayınları
[10] Haddad, E. (2009).
[11] Jencks, C. (1973). Modern movements in architecture. Garden City, N.Y: Anchor Press.
[12] Haddad, E. (2009).
[13] I.b.i.d.
[14] Jencks, C., Branscome, E., & Szacka, L. C. (Eds.). (1992). The post-modern reader (pp. 10-39). London: Academy editions.
[15] I.b.i.d.
[16] Haddad, E. (2009).
[17] Jencks, C., & Kropf, K. (Eds.). (1997). Theories and manifestoes of contemporary architecture (Vol. 312). Chichester: Academy Editions.
[18] Jencks, C., Branscome, E., & Szacka, L. C. (Eds.). (1992).
[19] Jencks, C. (1997). The architecture of the jumping universe: A polemic: How complexity science is changing architecture and culture. London: Academy Editions.
[20] I.b.i.d.
[21] I.b.i.d.
[22] I.b.i.d.
[23] I.b.i.d.
[24] Haddad, E. (2009).